USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Yüzyıl zincirleri: Bulut Atlası

Sevde Ilgaz BÜLBÜL
Sevde Ilgaz BÜLBÜL

Sevde Ilgaz Bülbül, 2 Mart 2000 Malatya Doğumlu olup memleketi Osmaniye olan Konya N. Erbakan Üniversitesi Ereğli Eğitim Fakültesi İlköğretim Matematik Öğretmenliği 4. sınıf öğrencisi. Gezgin bir öğretmen adayı. Amatör yüzücü, tiyatro oyuncusu ve gitarist. Kısa öykü yazarı, gönüllü gençlik çalışanı, ve kişisel gelişim eğitmeni.

Yüzyıl zincirleri: Bulut Atlası
20-01-2023

Kelebek etkisine inanır mısınız? Hiç henüz tanıştığınız birini uzun zamandır tanıyor gibi hissettiniz mi? Hiç tanımadığınız o yüzü uzun uzun izlerken o an sizi garip hissettirdi mi? Sık sık deja vu yaşadığınız oldu mu? Eden bulur dünyasında mı yaşıyoruz, yoksa yaşadıklarımız tesadüflerin bize bir oyunu mu? İlahi adalet var mı?

Bu sorular illa ki hepimizin kafasını en az bir kere kurcalamış varoluşsal derin mevzular olmalı. Peki biraz ışık tutacak olursak, hepimizin görünmez pamuk ipliği ile sarılı olduğumuzu ve birbirimizin hayatını şekillendirme konusunda hatrı sayılır katkı payı olduğunun ne kadar farkındayız?

Söz konusu olan bu katkı payı, bu miktar her ne kadar küçük olursa olsun etkisi beklediğimizden çok çok büyük ve farklı olabilir. Kelebek etkisi işte burada devralıyor; bir kanat çırpınışı büyük fırtınalar meydana getirebilir mi? Oscar Wilde’ın da dediği gibi koca bir çığ felaketinde hangi kar tanesi kendisini suçlar ki?

 +Ne yaparsanız yapın, uçsuz bucaksız bir okyanustaki küçücük bir damla olmaktan öteye gidemeyeceksiniz.

-Okyanus dediğiniz nedir, birkaç damladan ibaret değilse?

 İşte bu film, bu hafta sizler için bu yüzden seçip incelediğim bir distopik bilim kurgu, gerilim ve drama filmi. Matrix trialının ünlü yönetmenleri olan Tom Tykawer ve Liliy & Lana Wachowski tarafından yazılıp yönetilen 7.4 IMDb derecesi ile 2012 yapımı Amerikan filmi diyebiliriz. Oyuncu kadrosunda bilindik isimlerle birlikte çok geniş bir ana karakter ağı var, filmi güzel ve özel yapan yanlardan biri de bu. Aradan hiç on yıla aşkın zaman geçtiği belli olmuyor bile. Film Ağır Roman gibi bize binlerce anekdot paylaşıyor, işte en çok altı çizilen o sözü paylaşmak istiyorum:

 

“Hayatlarımız sadece bize ait değil. Beşikten mezara kadar, diğerlerine bağlıyız. Geçmişten geleceğe işlenen her suç ve yapılan her iyilik, geleceğimizi yeniden şekillendirir.”

 Günümüzden değil, yüzyıllardan çok farklı hayatlardan alınmış biraz reenkarne altı çizili hayatları kuantum fiziğiyle ve çoklu evrenler teorisiyle perçinleyip izletiyor film bize. Aynı karakterlerin farklı rol ve karakterleri ustalıkla maske gibi giyebilmeleri de kadronun yetenekli ve seçkin bir seçimden geldiğini gösteriyor.  Aslında 6 farklı ve ilişkili yaşamların kurduğu aynı ruhların farklı hayatlarındaki görünmez iplerle olan bağlarının nereden geldiğini net ve bir o kadar da bulanık bir şekilde görme fırsatı yakalıyoruz.

Ayrıca bu 6 karakterin hiçbirinin önemi de yadsınsamazdır çünkü bu karakterler birbirlerinden bir şekilde haberdardır. Ancak farklı zamanlarda yaşamış bu hayatlar nasıl olur da bilinir? Bilirsiniz ki, söz uçar yazı kalır... Yani geçmişte yaşayan insanların hayatını yazan günceler,mektuplar, otobiyografiler ve biyografi filmleri gibi eserler bu insanların kendi dönemlerine damga vurabilmeleri için aslında büyük ve beklenmedik bir ilham kaynakları oldukları görünmektedir. İlk hikayeden 6. hikayeye kadar bu şekilde hayatlar birbirine kenetlenir. Her bir hayat, kendinden önceki hayattan ilham alır ve dönüm noktası yaşar

Geçmişe dair yaşanmış ve başka paralel evrenlerde sanki anımsıyor hissedilen kurguları bize tanrısal bakış açısıyla sunulurken, izledikçe sanki bulmaca çözüyormuşsunuz gibi zamanla taşlar yerine oturuyor, belki daha net görebilmek için defalarca izlemeniz gerekiyor.  Böylelikle izleyici, alt üst eden başlangıcı sonu olmayan izledikçe düşündüren bir Bulut Atlası ile karşı karşıya kalmış oluyor. Zaten geçmişin ve geleceğin şimdiki zamanda perçinlendiği kaç başyapıt vardır ki?

 “İnanç, korku ve aşk gibi olguları izafiyet teorisi ve belirsizlik ilkelerini anladığımız yollardan anlamaya zorlandık. Bu olgular, hayatımızın rotasını belirler. Dün, hayatım bir yöne doğru ilerliyordu. Bugün farklı bir yöne. Bugünkü yaptıklarımı, dün yapmamın ihtimali dahi yoktu. Bazı zamanlar, olmak istediğimiz kişiyi değiştirebilir ve şekillendirebilir. Yaşamlarımız ve tercihlerimiz kuantum yörüngelerinin de tarif ettiği gibi her karşılaşma ve her kesişmede farklı bir istikamette ilerleyecektir”

 Bir bakıyorsunuz Amerika kıtasının henüz keşfedilidiği yıllardasınız, siyahi ırk sömürülüyor. Sonrasında keskin bir geçişle siber gelecekteki Neo Seul’desiniz. Klonlaşma ile başka bir ırkın sömürüldüğünü görüyorsunuz ve o esnada ters köşe gibi artık kaçan köylü kabileler siyahiler değil beyazlar olabiliyor. Yamyamlık tıpkı esikisi gibi gelecek umutların da arasına sinsince saklanmış olabilir. Gelecek dehşet ve heyecan verici, merak uyandırıcı. Tıpkı bütün belirsizlikler gibi…

 -Eski insanlar zekiydi. Hastalıkları ve doğumu yönetiyorlardı. Mucizeler yaratıyor, gök yüzüne uçuyorlardı.

+Doğru, hepsi doğru. Ama başka bir özellikleri daha vardı. Kalplerinde bir açlık vardı. Zekalarını gölgede bırakan bir açlık.

-Açlık mı? Ne için?

+Daha fazlası için.

 Ardından bir bakmışsınız 70’lerin retro hayatlarında nükleer enerji kaynaklarının yasallaşması adına atılan adımlar ve atılmaması için bedel gibi ödenen hayatları görüyorsunuz. Bir yandan kıyameti getiren diğer yandan mani olmak için her şeyi yapan insanların meta kavgaları sarmalıyor. Yıllar önce yaşanmış bitmiş olayların olup bitmesinde küçük ama büyük, büyük ama küçük detayları gördükçe yaptığınız küçücük bir iyiliğin ya da zararsız sandığınız kötülüğün ansızın nasıl sizi bulabileceğini, belki sizin için ya da bir başkası için dönüm noktası yaratabileceğini görüyorsunuz ve senaryo o an o kadar da ütopik kalmıyor.

Ama bu filmin en çarpıcı yanı da senaryo, bizi bize en apaçık ve çarpıcı şekilde göstermesi diyebilirim. Yaşanılan suçluluk, vicdan, sevginin gücü, insanoğlunun adı farklı talihi aynı huyları ve içgüdülerimizin nasıl esiri olduğumuzun ilkel yasaları, aslında olup bitenlerin hepsi çok gerçek.

 +bu mektuplar bu kadar önemli değilse, neden sürekli onları okuyup duruyorsun?

-bilmiyorum, belki bir şeyleri anlamaya çalışıyorum.

+ne gibi?

-neden aynı hatayı tekrar tekrar yaptığımızı.

 İradenin, bilincin ve insan olmanın bu yaklaşık üç saatlik kısa ve derin öyküsünün umarım sizler için verdiği gizli veyahut apaçık anlatacağı çok şey olur ve hayatınıza farklı yollardan düşündüren gizli bir pencere açar. Unutmayın ki şu hayatta her an her şey olabilir, yaşamın güzelliği de bundandır.

Peki ya sizin yaşamınız hangi hayatlara pamuk ipliği ile bağlıdır?

Keyifli izlemeler dilerim!

ÖNCEKİ YAZILARI
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
sanalbasin.com üyesidir