TUWANA KRALLIĞI VE TARİH
Ereğli’nin tarihini araştırırken pek çok medeniyetin ,milletin bu bölgede yaşadığını gördüm.
Stratejik önemi nedeniyle “ İç Anadolu’ya Akdeniz’e bağlayan geçitlerin Ereğli’den geçmesi, Torosların eteğinde muhkem bir yer olması, verimli arazileri v.s. “ aynı zaman da tarihi açıdan da çok zengin bir bölge.
Ereğli denilince ilk akla gelen sembollerden biri İvriz Kaya Anıtı, tarihin ilk tarım anıtlarından biri. Az çok Ereğli’de herkesin bildiği yaklaşık M.Ö. 1200-700 ‘lü yıllarda hüküm sürmüş Tuwana krallığı döneminde yapılan bir anıt. Hitit Kralı Varpalavas bir elinde üzüm diğer elinde buğday Fırtına Tanrısı Tarhundas’a bunları sunarken sembolize edilmiş.
500 yıllık dönemde ilgili fazla bilgi yok bu, kaya anıtının boyutlarını biliyoruz anıtta ne yazıldığını biliyoruz. Bu dönemde insanlar nasıl yaşardı, ne giyerlerdi, hangi yemekler yapılırdı. Ö döneme ait evlilik, cenaze törenleri nasıl yapılırdı bunları hiç bilmiyoruz. Tarih, sadece tanrıların ,kralların, vazoların anlatıldığı bir süreç olmaktan çıkmalı. Tek boyutlu hiçbir heyecean verici yanı olmayan, insana ait izler barındırmayan, sadece kronolojik bilgi olarak bakılınca elbette tarihten soğuyoruz. Kral hediyeleri sunduktan sonra evine veya sarayına gidince neler yaşadı, çocuklarıyla arasındaki bağ neydi bunları hiç bilmiyoruz.
Başka bir boyuttan bakılınca kaya anıtı o dönemde Ereğli’de tarım yapıldığı buğday ve üzümün günümüz moda tabiri ile coğrafi tescilli ürün olarak sembolize edildiğini görüyoruz. Bundan 3 bin yıl önce bu ürünler için sanatsal bir faaliyette bulunuluyor, taşa bunlar kazınıyor. Şimdi ise Ereğli’nin girişine plastikten yapılmış içi boş kiraz anıtı yapıyoruz. Sanırım 3 bin sene boyunca dayanamaz gibi! Aynı zamanda kralın şükreden birisi olduğunu anlıyoruz. Bu bereketli topraklarda yaşadığımız için ne kadar şükrediyoruz, ne kadar bilincindeyiz bu çoğrafyada yaşamanın ne kadar değerli olduğunu.
Varpalavas her ne kadar daha küçük olarak sembolize edilmişse de elbiseleri tanrıya göre daha süslü. Buradan da belki şu sonuca ulaşabiliriz. hayatı daha mütevazi ve sade yaşamalıyız, içsel derinliğe ulaşmak için. Kral dış dünyayı temsil ediyor, gücü, gösterişi, zenginliği tanrı ise kendimizi bilmeyi soyut olarak da derinleşmeye işaret ediyor. Bunun için de daha çok okumalı daha fazla şükretmeli daha sade yaşamalıyız.
Aynı zamanda Kral o şehir devletinin hükümdarı olmasına rağmen iktidarı elinde tutmasına rağmen, bundan dolayı şükretmesi ve tanrının ona verdiklerini yine ihtiyaç sahiplerine sunması gerektiğinin bilincinde.
Sonuç olarak tarih geçmişte yaşanmış olaylar zincirini bilmek değildir sadece onları anlamalı kavramalı ve köklerimizi derinleştirerek kendimizi yeniden yorumlamalı, bugün yapmamız gerekenlere o dönemde yakılmış işaret fişeğinin ışığında yeniden bakmalıyız.
