USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000
POLİTİKA

"Terör devletiyle normalleşme olmaz"

Saadet Partisi Konya Milletvekili Abdulkadir Karaduman, Türkiye ve İsrail’in karşılıklı büyükelçi ataması kararıyla ilgili “Saadet Partisi olarak bu durumu kabul etmemiz asla mümkün değildir. Teröristle asla normalleşme olmaz” dedi

"Terör devletiyle normalleşme olmaz"
18-08-2022 19:34
18-08-2022 19:36
KONYA
Google News

Saadet Partisi Konya Milletvekili Abdulkadir Karaduman, TBMM'de basın toplantısı düzenledi Karaduman, Türkiye İsrail ilişkileri çerçevesinde Erdoğan'ın İsrail Başbakanı Yair Lapid ile yaptığı telefon görüşmesinde, yeni büyükelçinin atanması konusunda gerekli adımları en kısa sürede atılacağının ifade edilmesine tepki gösterdi. Karaduman, “Kuruluşu, misyonu ve icraatları ile hiçbir zaman vicdanlarda meşruiyet kazanamayacak azılı bir katil İsrail, destekçilerinden aldığı cesaret ile pervasızca ve başına buyruk bir şekilde insanlık onurunu ayaklar altına almaya devam etmektedir.

Günümüze kadar terörist İsrail, insanlığın gözü önünde işlediği bütün suçlar, katliamlar, hak ihlalleri, yayılmacı işgal politikaları vb. uluslararası güçler tarafından kınanmaktan öteye geçmemiş ve BM’nin aldığı 181 ve 194 No’lu kararlara rağmen herhangi bir yaptırım uygulanmamıştır. Hiçbir inancı, hiçbir değeri, hiçbir insani özelliği taşımayan, adeta kan ve gözyaşından beslenen bu terör örgütü, uluslararası yaptırım gücü olan oluşumların sessizliğinden daha da cesaret almaktadır. Bu şebeke aldığı bu cesaret ile Gazze’de bir açık hava hapishanesi oluşturmuş ve orada yaşayan milyonları ölüme mahkûm etmiştir” diye konuştu

“TERÖRİSTLE NORMALLEŞME OLMAZ”

Karaduman, açıklamasında şunları söyledi: "İsrail, sadece Filistinliler için değil, bütün insanlık için tehdittir. Coğrafyamızı tarumar edecek olan, “Arzı Mevut” hedefi doğrultusunda yakıp yıkmaktan, çocuk, kadın, yaşlı genç demeden masum insanları katletmekten geri durmamaktadır. Yaşanan ve yaşanmakta olan bunca vahşete, katliama rağmen ülkemizle terörist İsrail arasındaki ilişkiler her geçen gün daha da güçlendirilmiş, normalleştirilmeye çalışılmıştır. Bunun son örneği; Dün yapılan açıklamayla Türkiye’nin İsrail’e büyükelçi atanacağının duyurulmasıdır. Terörist İsrail’e büyükelçi atanması, işgalin ve katliamların meşrulaştırılmasından başka bir şey değildir. Saadet Partisi olarak; bu durumu kabul etmemiz mümkün değildir. Buradan açık çağrımızı yineliyoruz: Teröristle normalleşme olmaz. Filistin topraklarını işgal etmeyi, Filistinli Müslümanları katletmeyi bir rutin haline getirmiş bir teröristi resmi olarak tanımak ve büyükelçi atamak apaçık bir ihanettir. “Dün dündür, bugün bugündür” diyerek kendinizi kandırabilirsiniz ancak bu milleti kandıramazsınız.

FİLİSTİN HALKINA İHANET EDİLMEMELİ

Tarih, azılı teröristleri turkuaz halılarla, atlı süvarilerle nasıl karşıladığınızı ve mazlum Filistin halkına nasıl ihanet ettiğinizi kayıt altına alıyor. Son pişmanlık fayda eder diyor ve sizi bu yanlıştan bir an önce geri dönmeye davet ediyorum. Müslüman coğrafyalarda işgaller ve katliamlar sürerken İslam ülkelerinin bu işgallere ve katliamlara karşı sessiz oluşu ve ortak bir duruş sergilemekten yoksun oluşlarını üzülerek takip etmekteyiz. Bu sessizlik ve parçalanmışlıktan cesaret alan İsrail ve en büyük destekçisi ABD; Suriye’nin (Golan Tepeleri), Mısır’ın (Sina Yarımadası) gibi yerleri işgaline devam etmekte ve bu toprakların kendi sınırları içerinde tanınmasını uluslararası kamuoyuna dayatmaktadır. Ortaya çıkan sonuç şudur ki; mevcut iktidar söylemleriyle milletimizi memnun ederken eylemleri ile İsrail’i memnun eden bir yönetim anlayışına sahiptir. İfade etmek isterim ki, bu anlayışın vicdanlarda da inancımızda da yeri yoktur. Çünkü Kudüs inananların özgürlüğünün nişanesidir. Aynı zamanda yeryüzünde Müslümanlar için kutsal olan üç önemli mabetten (Kâbe/Mescid-i Nebevi/Mescid-i Aksa) biridir. Filistin meselesi; Müslüman, Yahudi veya Hıristiyan meselesi değil, bir insanlık, bir vicdan meselesidir. Ayaklar altına alınan insanlık onurunun yüceltilmesi meselesidir. İsrail insanlığın başını yiyen bir çıbanbaşı niteliğindedir. Ülkemizin idarecileri konuyla ilgili tavır takınırken bu gerçekleri göz ardı etmemelidir.

HASTALAR MÜŞTERİ OLARAK GÖRÜLMEMELİ

Hastayı “müşteri” olarak gören anlayış, sağlık sistemini çökme noktasına getirmiştir. Hastanelerin “hasta garantili” şekilde işletiliyor olması, hastanın müşteri olarak görüldüğünü gösteren açık bir örnektir. Ancak aslolan hastalıkların önlenmesi ve kaliteli sağlık hizmetinin bütün vatandaşlara ulaştırılması olmalıdır. Ancak bugün baktığımızda; Hastanelerin çoğu şehir hastanelerine bağlandı ve haliyle yoğunluk arttı. Doktorlar ve sağlık çalışanları meslekten soğutuldu. Sağlık mesleğinin itibarı zedelendi. Hastaneler doktorsuz, hastalar randevusuz kalıyor maalesef. Bakınız yüzlerce mesaj alıyoruz; vatandaş ya hiç randevu bulamıyor veya birkaç ay sonrasına randevu bulabiliyor.

Çoğu büyük ilçede bile branş doktoru olmadığı için hastalar şehir merkezine tedavi olmak için gidip gelmek zorunda kalıyor. Randevusuz ve doktorsuz devlet hastanelerinde tedavi olamayan hastalar özel hastanelere yönelmek zorunda kalıyor. Hastanelerdeki “hasta garantisi” yöntemi iptal edilmelidir. Vatandaşı müşteri olarak gören anlayış terk edilmelidir. Vatandaşına sağlık hizmeti sunmak sosyal devlet olmanın en temel gerekliliklerinden biridir. Devlet bu hassasiyetle sağlık hizmetinin bütün vatandaşlarına kolaylıkla ulaşmasını temin etmek için çalışmalıdır. Doktorların ve sağlık çalışanlarının meslek itibarını korumak ve sağlıkta şiddet olaylarının önlenmesi için yeni yasal düzenlemeler yapılmalıdır.

TAŞERON İŞÇİLER SESİNİ DUYUN!

2012’den bugüne kadro mücadelesi veren yüzbinlerce taşeron işçi seslerini duyurmaya çalışıyor.

Taşeron işçilerin çoğu asgari ücret karşılığında, özlük haklarından mahrum bir şekilde çalışıyorlar.

Kira fiyatları bile kentlerde ortalama 3-4 bin TL olmuşken faturalar ve diğer harcamalar hesap edildiğinde taşeron işçiler için geçinebilmek imkânsız hale gelmiştir. Bakınız temmuz ayı rakamlarıyla ifade ediyorum; Dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken aylık gıda harcaması tutarı (açlık sınırı) 6.839,64 TL’ye, Gıda harcaması ile giyim, konut (kira, elektrik, su, yakıt), ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer aylık harcamalarının toplam tutarı (yoksulluk sınırı) 22.278,98 TL’ye yükselmiştir.

Taşeron işçilerinin çoğunu asgari ücret karşılığında çalıştırmak, milyonlarca asgari ücretli gibi onları da açlığa mahkûm etmektir. Bu işçilerin kadroya dahil edilerek maaş ve özlük haklarının iyileştirilmesi için gerekli düzenleme ivedilikle yapılmalıdır."

 

MESUT TURAN

 


Editor : Buğra Koçak
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
ÇOK OKUNANLAR
ARŞİV ARAMA
PUAN DURUMU TÜMÜ
TAKIMOPuanAV.
1Galatasaray3493+59
2Fenerbahçe3489+58
3Trabzonspor3458+15
4Başakşehir FK3452+7
5Beşiktaş3451+5
6Kasımpaşa3449-3
7Çaykur Rizespor3449-6
8Alanyaspor3448+3
9Sivasspor3448-4
10Antalyaspor3445-3
11Adana Demirspor3441+2
12Kayserispor3440-9
13Samsunspor3439-7
14MKE Ankaragücü3438-3
15Fatih Karagümrük3436-2
16Konyaspor3436-14
17Gaziantep FK3434-15
18Hatayspor3433-10
19Pendikspor3430-32
20İstanbulspor3416-41
GÜNÜN KARİKATÜRÜ TÜMÜ
Karikatürler
sanalbasin.com üyesidir